HAZRETİ
İBRAHİM
ve HAZRETİ LUT
Hz. İbrahim'in Kavminin Özellikleri
İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel
bir örnek vardır…(Mümtehine Suresi, 4)
Allah Kuran'da ilk peygamberin Hz. Adem olduğunu
bildirir. Hz. Adem'den sonra Kuran'da adı anılan ikinci peygamber
Hz. Nuh'tur. Hz. İbrahim ise, Hz. Nuh'tan bir zaman sonra yaşamıştır
ve Kuran'da verilen bilgiye göre Hz. Nuh'un soyundandır. (Saffat
Suresi, 83) Hz. İshak, Hz. İsmail, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa,
Hz. Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz.
İsa ise Hz. İbrahim'in soyundan gelen peygamberlerdendir.
Tarihi kaynaklarda Hz. İbrahim'in Ortadoğu'da,
Mezopotamya bölgesinde yaşadığı yazılmaktadır. Kuran'da ise Hz.
İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'le birlikte Kabe'yi inşa ettiği bildirilmektedir.
Bu bilgi bize Hz. İbrahim'in yaşadığı coğrafyanın Ortadoğu olduğunu
göstermektedir.
Kuran'da Hz. İbrahim'in kavmi hakkında verilen
önemli bir bilgi de, bu toplumun putperest olduğudur. Nitekim bu
bilgi tarihi kaynaklarda da yer almakta, o dönemde Ortadoğu'daki
kavimlerin tamamına yakınının putperest inançlara sahip oldukları
belirtilmektedir. Devrin putperest toplumları, ya kendi elleriyle
yaptıkları heykellere ya da Güneş, Ay gibi gök cisimlerine tapınmışlardır.
Mezopotamya'da yapılan kazılarda Güneş'e ve Ay'a tapınmak için yapılan
ve "Ziggurat" adı verilen tapınaklara dair kalıntılar ve bilgiler
bulunmuştur. Taştan veya kilden yapılmış ve put olarak kullanılmış
pek çok heykel kalıntısı, yine bu bölgedeki arkeolojik kazılarda
ortaya çıkarılmıştır.

Ur Nammu (MÖ 2112-2095) tarafından
Ay'a tapınmak için yapılmış olan Ur Ziggurat'ı. Hammurabi
yazıtlarına göre Sümer şehirleri arasında en ünlü olanı
Ur'du.
|
Kısacası tarihsel ve arkeolojik bilgiler, Hz. İbrahim'in
yaşadığı devirlerde Ortadoğu'nun bir "putperestler diyarı" olduğunu
göstermektedir. Allah Hz. İbrahim'i seçmiş, peygamberlik göreviyle
şereflendirmiştir. O, salih bir kul olarak, bu son derece azgın,
saldırgan ve zalim putperestlerin arasında Allah'ın Hak Dini'ni
ve güzel ahlakı temsil etmiştir.
Rabbimizin Kuran'da bildirdiğine göre Hz. İbrahim'in
kavmi taştan, tahtadan heykeller yapıyor, sonra da bu heykelleri
ilah olarak kabullenip onlara tapıyorlardı. İbadetlerini bu putların
önünde yerine getiriyor, onlara dua ediyor ve onlardan yardım diliyorlardı.
Kendilerine zarar vereceklerine inanarak, kendi elleriyle şekil
verdikleri, hareket edemeyen bu cansız tahta ve taş parçalarından
korkuyor, onlardan medet umuyorlardı. En önemlisi de, bu batıl inanışlarında
son derece ısrarlı olmalarıydı. Kendilerinden önceki nesillerin
-atalarının- yaşamlarını körü körüne taklit ediyor, her nesil bir
sonraki nesle bu sapkın inanışı gelenek halinde miras bırakıyordu.
Allah böyle bir kavim içinde büyüyen Hz. İbrahim'e,
göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki herşeyin Yaratıcısının Kendisi
olduğunu, aksine inananların büyük bir sapkınlık içinde olduklarını
vahyetti. Ancak putperest kavmi, Hz. İbrahim'in de kendileri gibi
düşünmesini ve yaşamasını istiyordu. Hz. İbrahim ise kavminin bu
sapkın inancından yüz çevirdi, inandıkları sahte ilahların hepsini
reddetti, tek ve gerçek İlah olan Allah'a iman etti. Allah, imanını
daha da artırması ve sağlamlaştırması için, Hz. İbrahim'e, Kendisi'nin
göklerde ve yerdeki kudretinin ve hakimiyetinin delillerini gösterdi:
Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle
inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk.
(Enam Suresi, 75)
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Hz. İbrahim putperestlerden
oluşan ve ataları da putlara tapan bir kavmin içerisinde yetişmiştir.
Onlarla birlikte büyümüş, onların eğitimini almıştır. Ancak kavmi
sapkın ve batıl bir yaşam sürerken o, kavminin diğer fertlerinden
çok farklı bir karakter ve çok üstün bir ahlak göstermiş, Allah'a
imanıyla kavminden kopup ayrılmıştır.

Mezopotamya'da bulunan kalıntılarda,
bu bölgede yaşayan topluluklar batıl inançları gereği çeşitli
putlara tapınırken tasvir edilmektedir. Resimde Asur kralı
Tukulti-Ninurta (1243-1207) sözde ateş tanrısı Nusku'nun
önünde eğilirken görülüyor. Nusku'nun kendisi resmedilmemekte,
bir tahtla sembolize edilmektedir.
|
Hz. İbrahim, sadece şirkten (yani Allah'a ortak koşmaktan) kopup
ayrılmakla kalmamış, dahası şirk içerisinde olan bu topluluğa Allah'ın
varlığını anlatmış, onları Allah'a iman etmeye davet etmiştir. Fakat
kavmindeki insanlar Hz. İbrahim'in anlattığı gerçekleri kabul etmemişlerdir.
Buna gösterdikleri gerekçe ise atalarının dinine uymakta oluşlarıdır:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine
uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz
şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye
ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Hz. İbrahim'in kavminin asırlardır süregelen bu
sapkın ve putperest dini terk etmeme nedenlerinden bir tanesi, dinden
uzak yaşayan insanların geleneksel bir yanılgısıdır: Doğru, akılcı
ve hak olana göre değil, çoğunluğa göre hareket etmek. Onlara göre,
eğer bir inancı ve düşünceyi çoğunluk kabul ediyorsa, bu inanış
doğru olarak kabul edilmelidir. Aksini düşünmek, yani toplum tarafından
genel kabul gören bir düşünceyi sorgulamak, araştırmak, eleştirmek
gereksizdir. İşte bu durum Kuran'da Allah'ın tarif ettiği, insanların
sakınmaları gereken önemli bir yanılgıdır. Allah Kuran'da insanları
bu konuda şöyle uyarmaktadır:
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak
olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak
zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'
(Enam Suresi, 116)
Hz. İbrahim ise, -tüm diğer peygamberler ve salih
müminler gibi- iman etmeyenlerin bu büyük yanılgısından çok uzaktır.
O, tüm kavmini, yakınlarını ve akrabalarını karşısına almak pahasına
doğrulardan vazgeçmemiştir. Kesin bir kararlılıkla Allah'a iman
etmiş ve hiçbir zorluk ya da baskı onu yolundan döndürmemiştir.
Allah'ın Hz. İbrahim'e Peygamberlik
Vermesi
Tarih boyunca uygarlıklarını devam ettirmiş olan
bütün toplumlar, mutlaka Allah'ın varlığından, birliğinden, sonsuz
güç ve kudret sahibi olduğundan, ahiret gününün varlığından ve Rabbimizin
kullarından istediklerinden haberdar olmuşlardır. Allah bu gerçeği
Kuran'da şöyle haber vermektedir:
Andolsun, Biz her ümmete: "Allah'a
kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye) bir elçi gönderdik. Böylelikle,
onlardan kimine Allah hidayeti verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık
hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları
sonucu görün. (Nahl Suresi, 36)
Elçiler, Allah'ın özel olarak seçtiği ve üstün
vasıflar verdiği kutlu insanlardır. Onlar her zaman güçlü imanları,
güzel ahlakları, üstün karakterleri ve örnek tavırları ile çevrelerinin
dikkatini çekmiş, içinde yaşadıkları gafil ve sapkın toplumdan ayrılmışlardır.
Onları diğer insanlardan ayıran en önemli vasıflardan biri ise,
Allah'tan vahiy almalarıdır. Allah Nisa Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere
vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a,
Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a
da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik. (Nisa Suresi, 163)
Allah'ın, vahyini peygamberleri aracılığıyla insanlara
ulaştırması tüm insanlar için çok büyük bir lütuftur. Çünkü Allah
ayetleriyle insanlara hidayet yolunu göstermiş, ibadet şekillerini
öğretmiş, güzel ahlakı tarif etmiş ve Kendi dinini eksiksiz olarak
bildirmiştir. Rabbimiz salih davranışların ve ibadetlerin neler
olduğunu peygamberlere vahiy yoluyla bildirdiğini Enbiya Suresi'nde
şu şekilde haber vermektedir:
Ve onları, Kendi emrimizle hidayete
yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz
kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
(Enbiya Suresi, 73)
 |
Soldaki
haritada kırmızı kesik çizgilerle işaretlenen yol, Hz.
İbrahim'in yaptığı yolculuğu tarihsel kayıtlar ışığında
göstermektedir. Hz. İbrahim Sümer şehri Ur'dan çıkmış,
Mekke'ye kadar ilerlemiştir. (Aşağıda) Ur şehrinin duvarlarının
dışında yapılan kazılarda MÖ 2000 yılına ait bir yerleşim
bölgesinin kalıntıları ortaya çıkarıldı. Tarihçiler Hz.
İbrahim kavminin de resimdekine benzer evlerde yaşamış
olabileceklerini belirtmektedirler. |
Hayatları boyunca Allah'ın rızasını, rahmetini
ve cennetini kazanmayı hedef edinen peygamberler, Allah'ın emirlerini
tam olarak yerine getirerek her zaman örnek bir hayat yaşamışlardır.
Peygamberlik, Allah'ın seçkin kullarına nasip
ettiği şerefli bir makamdır. Nitekim Allah, Hz. İbrahim'e, bir denemeden
sonra, bu şerefli makamı nasip etmiştir. Kuran'da Allah, Hz. İbrahim'e
peygamberlik görevini vermeden önce onu denediğini şöyle bildirmektedir:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle
denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman
Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi.
(İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim
ahdime erişemez" dedi. (Bakara Suresi, 124)
Ayette belirtildiği üzere, Hz. İbrahim Allah'ın
denemesine karşılık son derece itaatli davranmış ve Rabbimizin emirlerini
tam olarak yerine getirmiştir. Bütün müminler de aynı Hz. İbrahim
gibi Allah'ın emirlerini eksiksiz olarak yerine getirmekle sorumludurlar.
Hz. İbrahim'in Allah'a olan kayıtsız şartsız itaati, O'nun emirlerine
gösterdiği boyun eğiciliği hepimiz için çok güzel bir örnektir.
Hz. İbrahim Allah'ın genç yaşlarda (Enbiya Suresi,
60) elçilikle şereflendirdiği, üstün vasıflara sahip olan bir kuludur.
Allah şirk içinde olan kavminin içinden seçip, Kendi dinini tebliğ
etme görevini ona nasip etmiştir. Allah Kuran'da Hz. İbrahim'e vahyettiklerini
şu ayetle bizlere bildirmektedir:
Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından
insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine
Kitab'ı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. (Nisa
Suresi, 54)
Üstteki ayette, İbrahim ailesine, yani Hz. İbrahim
ve soyuna, "Kitap ve hikmet" verildiği bildirilmektedir. Rabbimiz,
Hz. İbrahim'e "sahifeler" verdiğini diğer ayetlerde şu şekilde haber
verir:
Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.
(A'la Suresi, 17-19)
Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan
kendisine haber verilmedi mi? Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde)
olan... (Necm Suresi, 36-37)
Bu da göstermektedir ki, Allah Hz.Musa'ya Tevrat'ın
vahyinden daha önce Hz. İbrahim'e "sayfalar" indirmiştir. Bu sayfalarda,
Hz. İbrahim'in Allah'a teslimiyete dayalı olan hanif dini vardır.
Peygamber Efendimiz de bu konuyla ilgili şu şekilde buyurmaktadır:
"Ey Allah'ın Resûlü, Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın
suhuflarında olanlardan herhangi bir şey size indirildi mi?" diye
sordum, şu cevabı verdi:
Ey Ebu Zerr! (Evet, şu mealdeki
ayetler indi deyip okudu:) "Şüphesiz iyi temizlenen ve Rabbinin
adını zikredip de namaz kılan kimse umduğuna erişmiştir. Belki siz
dünya hayatını üstün tutarsınız. Halbuki âhiret daha hayırlı, daha
süreklidir. Şüphesiz ki bunlar evvelki sâhifelerde, İbrahim ile
Musa'nın sahifelerinde de vardır"1
----------------------------------------------
1- Kütüb-i Sitte, Prof.
Dr. İbrahim Canan, A'la Suresi, 860
|